9 Ekim 2012 Salı

Bir Kaç Dost Tanıdım Hayatım Değişti

Asfalt yolların kuru gürültüsünü arkanda bıraktım, başakların tane tane raksını seyrediyorum ve bir köpek "mıyıklaması" kadar aciz onurumla yalnız kaldığımı hayal ediyorum. Gırtlağıma kadar  dolmuş ihanetlerden bahsediyorum.

Ama hatunlar var etrafta.

Teni tuzlu kadınlar, dudaklarını ısırırken, damarlarımın birer birer kabardığını hissediyorum. Glikozlu dudaklar, pul pul ruj olmuş dudaklar değiyor kulak mememin altından omzuma kadar. Kalçalarındaki altın oran ile kalp ritmim oyun oynuyor. İki göğsünün arasındaki o ten ve hafiften parfüm kokusu karışımı ile dilimde hafif bir acımsı tat oluşuyor.

Yüzümü buruşturuyorum ve devam ediyorum.

Belimde 10 tırnak deliği ve bir tırmık gibi hunharca kazılmış halde. Ritmi yakalıyoruz. Dakikalarca, saatlerce... Ara ara kulağıma fısıldıyor, küfürler ediyor. "Hayatımın en değerli erkeğisin" diyor ya da "fuck me". Ben onu yine de "Hayatımın en değerli erkeğisin" diye hatırlıyorum inatla. Kendimi kandırıyorum.

Erkek zaafı olan şeytanlar! Ah o hem gözleri hem götleri riyakarlıkla dolu cinsler!

Böylesine yalnızlıkları sadece kadınlarla yaşarsınız. Nasıl bir "nalet" nasıl bir kördüğüm nasıl tiksinçler ki içine girseniz bile (!) yalnız hissettirirler adama! Ya dostluklar öyle mi?

Tütün kokusunun içinde büyüyen dostluklardan bahsediyorum arkadaşım. Yumurta kokan dostluklardan, "Götünü siktiğim" dedirten dostluklardan. Soğan ekmek kadar doyurucu, çay kadar samimi ve sıcak dostluklardan bahsediyorum. Art niyetsiz karşılıksız dostluklardan, ötesinden hatta duman gibi ciğere yapışan sana mutluluk veren dostluklardan.

İşte ben böyle dostlara sahibim. Selam olsun dostlara.