23 Temmuz 2012 Pazartesi

Dostlara

"Değerli insanlar bellidir, parlak yüzleriyle ve gözleriyle sana bir değer katar. Yokluklarında ise dalak ağrısı saplanır gibi bir sancı beliriverir. Kötü gününde yanında olurlar. İyi gününde bokunu çıkarırlar. Dostluklar böyle bir şey galiba. Şu güne kadar beceremediğim şeyleri öğrettiler bana, ben de onlara benden bir parça. Buralardan gidince "Sana en uzağa tükürmeyi kim öğretti?" diye sorarlarsa beni gösterebilsin parmağıyla." diye bir klişe girişten giriş yapmayacağım.  Çünkü dostlarım böyle değiller ve böyle olmak zorunda da değiller. Ben dostlarımı olduğu gibi kabul ettim. Sevgileriyle, güzellikleriyle, anlayışlarıyla, gözlükleriyle veya ihanetleriyle (bunu üzerine alınma dostum, alınıyorsan yapmışsındır bir hıyarlık). Nasıl davrandıkları umrumda değil kısacası. Benimle birlikteler ve o kadar.

Daha ne beklentim olabilir ki?

Hangi arkadaş bana karşılıksız 10.000 TL verebilir? Hangi arkadaş bana 3 hatun gönderebilir, en latininden? Hangi arkadaş bana karşılıksız arsa, ev veya araba alır? Hangi arkadaş benim isteğim doğrultusunda adamı yağlı kazığa oturtabilir?

Bunların hiçbiri olamaz. Çünkü arkadaş terimine aykırı. Onlar arkadaşım, onları seviyorum, onlara bir şeyler katıyorum, onlar bana bir şeyler katıyor. Beklentim yok, olmayacakta.

Bu lanet olası bir pembe dizi değil veyahut aşağılık bir firmanın promosyonu değil, sadece dost olmanın asilzade göstergesidir. 

Sizi seviyorum dingiller. İyi ki varsınız. Daha ne olsun hıamına!

Selam olsun Dilara'ya.
Selam olsun Ekin'e.
Selam olsun Dilara'ya.
Selam olsun Ekin'e.
Selam olsun Dilara'ya.
Selam olsun Ekin'e.
Selam olsun Dilara'ya.
Selam olsun Ekin'e.
Selam olsun Dilara'ya.
Selam olsun Ekin'e.
Selam olsun Dilara'ya.
Selam olsun Ekin'e.


                                                               Eski ve sevilenlerden.


                                                         Bu da benim sevdiğim.

8 Temmuz 2012 Pazar

Yazı tavlama sanatı

Son zamanlarda yazamıyorum. Dişimi sıkıyorum, bazen başka şeyler de sıkıyorum, yazmak için uygun koşullar hazırlıyorum ancak yine de yazamıyorum. Ne yaptığım ne kurguladığım açık durumda. Fakat olmayınca olmuyor işte. Yazmak sidik gibidir gelmiyorsa yapamazsın.

Önce konu seç.


Derdim yok. Derdim olmayınca yazamıyorum, canım yanmayınca veya kafaya bir şeyler takmayınca bir şeyler yazamıyorum. Sadist olarak algılanabilir, açık kapılı bir anlayış olabilir ama aşk acısı çekmek bana insan olduğumu ve duygularımın olduğunu hatırlatıyor.


Kafanda tasarla. 


Sorun şu ki aşık da olamıyorum. Aşık olmak yazmak gibi. Kız tipi belirle, kızı seç, onunla tanış, eğlen, paylaş, teklif et ve yayınla. 


Can yakıcı kelimeleri seç.


Zaten herkesin belli tipleri vardır. Ancak yine de tekrar etmek gerekir unutmamak için. Her tekrar ettiğin kriterle on bin erkeği geçersin der ünlü düşünür tivik


Başlık seç.


En zoru da ilişkinin adını koymakta zaten. Çıkıyor musun, hoşlanıyor musun, aşık mısın yoksa takıntı mı? Bunu önce kendimiz kabul edeceğiz sonra karşı tarafa hissettireceğiz. Hüsranlarla karşılaşanlar var.


Bilgisayarını aç.


Haşa her şey yolunda olsun bir şeyler paylaşmakta çok önemli. Mesela para konusu. Hesabı hep erkek ödeyecek diye bir şey yok. Tamam ödenir sorun yok, ancak kızın eli cüzdana gidecek. Sonuçta erkek ödeyecek ama el oraya gidecek.

İç ve bekle saatler geçsin. 


Öyle ilişkiler yaşadım ki bazıları sarhoşluk gibiydi. Nasıl geçip bitti anlamadım bile. Aşk sarhoşu olmuş bir erkeğin hayatı çok lanetlidir. Aşıksın be adam daha ne olsun! Hayatından yıllar gidebilir.


Yaz.


İlişki sonunda ilerler ve cinsel boyutlara dayanabilir. Her iki tarafında en çok hoşuna gittiği bölümdür bu fakat bir sorun çıkar ortaya. Artık birbirlerinin fikirlerini, gülüşlerini, gözlerini, kalplerini sevemezler. Artık bedenlerine aşık olurlar. İş işten geçer ayrılık en yakın kavgada geliverir. Ancak ayrılık çözüm değildir, birbirlerinin bedenlerini özlerler. 


Yayınla.

+ Başım çok ağrıyor, lütfen!
-  Hatun 10 yıldır başın ağrıyo lan
+ ...

2 Temmuz 2012 Pazartesi

"İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, Yaşantımız özlemlerle güzel. Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.  Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; Seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; Seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, Yine seni özlediğim içindir.  Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki! "

Gel diyorum, sürekli Ümit Yaşar ile beraber haykırarak.

Gel diyorsam vardır bir sebebi gogenim. Ümit Yaşar paylaşıyorsam özlediğimden değil mi? Ya da lacivertlere olan sevgimin, altına giyilen porselenimsi krem rengi topuklu ayakkabılar bana söylenen, "haydi beni çağır" demek değil mi? Veyahut her gün dinlediğim müzikler senin kokunu getirmez mi bana? 



Hö deyince gözlerim dolacak kadar özlemişim seni. İçtiğin her Jack daniel's viski damlası kadar sevmişim herhalde seni ve onlar kadar sahiplenmek istiyorum. 


Konu sen olunca yazamıyorum işte kaldım. Şarkılarda bir şeyler yakala en azından. Sen benim annem, kardeşim, babam, sevdiğim, arabam hatta 12 yaşında kaybettiğim "Fıçı"msın. Sen benim tek güzelliğim hö'sün.

Bir de şiirim sana, senden esinlenmiştim, senden ayrıldıktan 1 saat sonra yolda yazdım;

KESİK ZEYTİN DURAĞI

kesik zeytin durağında gördüm bugun seni, 

kemalpaşa'da tanrının ters yolunda, 

rahvan giden zeytinliklerin arasında 

bıcır bıcır, koşan kırmızı etekli kız gördüm mesela. 

devlet tarafında yarılmışcasına açılmış dağların zirvesindeydi bi an, 

gitti, 

vedasında oldum kanrevan.. 



öğretmenler durağında gördüm seni, 

yollar hasret çölleri kadar yorgundu, 

zeytinliklerden bir kıvılcım haykırdı birden, 

yıldız kayar gibi geçtin yanımdan, 

sözlerin bir martının dudağı kadar narindi, 

hasret kalan boğaz martıya, 

seni çağırıyordu istanbul, bir öpücüğüne muhtaç.. 



gördüm seni bir şekilde, 

yüreğimle birlikte binbir şekilde, 

demiştin bana şarkılarla hatırla, yaşa beni, 

bir yanımda sigara, 

bir yanımda radyo ve telefon, 

kalemim, 

kağıdım 

kadınım, 

seni yaşıyorum.. 

Ali Bedirhan Alkan

Gel.

2 Temmuz

Gayeme son yapraktan gelen,
İhtiraz ve işve sesleri kulaklarımı tırmalar.
Gözler hep ardı sıra günleri arar,
Bir beklentinin ahmaklığı ile ıslanırım.
Sözlerin yalan olduğu gündür elbet
Felaket olarak adlandırdığımız aşkların yansımasıdır,
Sonsuza kadar yaşayan, yaşlanan, ilelebet.
Küllerinden doğan sevdaların vuruşuyum
Küt küt atan sevdaların, leş peşinde koşan kuzgunuyum.
Ah çekerim, sonsuzluğun türkülerine,
Bir yudumda mest olur gönlümün dermanı,
Ve ben yine iki temmuzun olurum.

Ali Bedirhan Alkan