30 Ocak 2012 Pazartesi

Bir Kadın Tanıyorum

Bir kadın tanıyorum, harikulade riyakarlar. Bir kadın daha tanıyorum, harikulade yine riyakarlar. Bir kadın daha tanıyorum, harikulade. Hepsine ulaşırsın ve elbet ulaşmışsındır zaten. Ancak herkes bulamaz "Harikulade"sini. Buldum, buldum ama kaybettim. Nefsin istiyor harikulade riyakar olsunlar. Tuttum gırtlağından pezevengin, başlatma canına! Ama alt ediyor seni, bir afyon misali süründürüyor, uyuşturuyor seni. Tekrar saldırdım dur bırak beni! Bırakmadı önüne attı kadının, işte buna layıksın. Bir an düşündüm Eros olamaz bu, "Eros"san hani bereket, hani aşk? Aşk bu kadar illet bir şey olsa neden Eros tatlı bir şey olsun ki? Eros değildi bu evet. Kaldırdım kafamı kadına doğru, kafamı kaldırdım diye suçlu oldum. Sonra eğdim kafamı, yine suçlu oldum. Haykırdım, bağırdım, inledim; yine suçlu oldum. Sustum, oturdum, ağladım; yine suçlu bendim.

Ne yapsam olmadı. Kurtulamadım harikulade riyakar kadından. Bir "Harikulade" çıktı karşıma. Harikulade riyakarlar değil de harikulade değiştirdi hayatımı. Size şunu söyleyeyim, hayatta çektiğiniz acılarla değildir dert yanmanız, hayatta zevk aldığınız için dert yanarsınız. İşin aslı budur ancak kimse farketmez bu revizyonist hamleleri. Düşünürsünüz neden ben kadınlardan nefret ediyorum? İşte aldığınız zevklerden dolayı.

Şeytan!

Kaçın onlardan, lakin içlerinden biri gelir ki, şeytan görünümlü melek (Doğan görünümlü Şahin misali) altüst eder rıhtımınızı. O kadınlarda yandığımı anlatmıyorum size, çünkü anlatırsam arabesk, söylersem damar olur baba. Ben size zararsız bir kadınla tanıştıktan sonraki derdimi anlatacağım.
"Hızlı adımlarla köşeyi döndüm. Kalabalığın içinde yok olma korkusu sardı tenimi. Arkamda beyaz, 90'lardan kalmış bir araba benimle beraber köşeyi döndü. Umrumda değil dünya, öncelikle ona yetişmeliyim. Yaya yoluna geldim, belki her şey şu karşıdaki kaldırımda çözüm bulacak.
Kırmızı yandı.
Galiba hata bendeydi. Fazla iyimserdim ya da ne bileyim o tarz şeyler. Bıkkınlık ve yorgunluğun metamorfozlaşmış hali. Gözlerim çöktü, torba gibi. Sakallarım iyice uzadı. Bakıyorum ancak ne gördüğümü bilmiyorum. Yine de gözgöze gelsem kendimle anlamlı bakışlardır onlar. Bir suskunluk var koskoca şehirde. Bir çökmüşlük, bir bıkkınlık. Western filmlerindeki rüzgarla uçuşan dikenler eksik.
Yeşil yandı.
Yola bir adım attım ve onu gördüm.

(Devamı geliyo la sakin ol)

Gösterip Elletme

Aşk muhabbetin illeti dedik hep beraber. Kimse karşı gelmedi, hop adam dur, aşk benim canım, balım, tenim ulan diyemezsin öyle diyen yok. Demekki herkesin canı yanmış. Bu bir genellemedir. Mark Twain demişti galiba sizlere "Bu dahil, tüm genellemeler yanlıştır" diye. Burdan o şahısın ve akrabalrının kulaklarını çınlatıp yazıma devam ediyorum. Herkesin canı yandıysa bu haklılığımın daniskası! Okuyun bunları bir öğüt yok, bir emir yok. Dertleşiyoruz bre daha ne olsun. Yazın siz de. Alın elinize bir kadehinizi, yakın bir sigaranızı, arkadan Bira Fm; o zevk o sefa tartışılmaz. Neyse bak yine seyirciye oynuyorum. Bu yaptığım hareket kadınlara benzer. Önce gösterir sonra gel bana gel bana der. Gidersin (yüzverirsen) ve benim yaptığım gibi yazının sonuna geliverir kaltak.

29 Ocak 2012 Pazar

bazen seveceğim tuttu deli gibi

Bazen seveceğin tutar deli gibi. Süründürürler adamı, hiç süründürmedikleri kadar. "Kadın milleti bre!" deyip geçiştirebilirsiniz, ama öyle olmaması gerek. Kadınlar geçiştirilmekten hiç haz duymazlar. Erkekler de. Aşık olmak yetmiyor işte, bir de aşık ettirmek var işin icabında. Aşk önüne yemek gibi sunulur. Süslerler bir güzel tabakta, gümüş çatal bıçaklar, son kalite kumaştan peceteler, değişik baharatlar... Paran varsa cebinde ve "açsan" o yemeği yersin. Aşk böyle yenip, yutulup, bir süre sonra tuvalete bıraktığımız bir şeydir. Kapılmamak gerekir ey insanoğlu! Ama her insan kapılıyor elbet. Ben de kapıldım ve "bazen seveceğim tuttu deli gibi".

Temas-ı Blogger

Karar verirsin, bir daha hata yapmamaya ve düşünürsün erkek veya kız farketmeksizin karşı cinsin hatalarını, ona göre bir kişilik oturtma ya da yeni benlik oluşturma çabasına girersin. Galiba onun bunun gibi bir şeyim. İlk yazım, ilk dert yanışım, belki de uyarılarım. Dikkate alın bence, almazsanız da umrumda değil hani. Bir kadın tanıdım ve hayatım değişti. Demişti Orhan Pamuk bana fısıldayarak "Yeni Hayat"ında " Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti." diye. Ciddiye almadım; hadi be adam ordan! Sonra bir tokat yersin dank eder kafaya. Haklıymış diye. Ama farketmezsin aynı devam edersin, farkedip edemediğini farkedemediğiniz oldu mu hiç ? İşte onu, felsefe akımı bile olabilir, yaşadım. Siz de yaşadınız veya 10 dakika sonra yaşayacaksınız. Sonra irkildim birden "Ne alaka lan? Kitap-karı-kız-Orhan pamuk-Yeni Hayat-Yeni Dünya- Orhan baba?" dedim kendi kendime. Farkettim en sonunda, farkedip edemediğimi farketmeyi. Dedi yazmalısın, e iyi dedim yazayım. Ama niye, ne yazayım? Dedi yaz aklına geleni acısıyla, tatlısıyla, öğütüyle, eleştiriyle ama yaz yeterki. kafana taktığını, yalnızlığını paylaşırsın, dertleşirsin klavyeyle. Ee ya yererlerse beni? dedim O da yerer misin yemez misin dedi. Başladım ben de.